continuus, -a, -um (L)
Devamlı, sürekli, kesiksiz.
Devamlı, sürekli, kesiksiz.
Bağlaşan, bağlamaya yarayan; konjoktiva; göz kapaklarının iç yüzünü ve kornea dışında kalan göz küresinin ön bölümünü örten ince mukoza katmanı.
Yığan, toplayan, biriktiren, stoklayan; yatağa düşüren.
Süreğen konstriktif perikardit, perikardın, paryetal ve visseral tabakalarının birbirine yapışarak sertleşmesi.
Dal; tek bir ata hücreden oluşmuş kalıtsal özelliği aynı hücreler; tek bir hücre ya da canlıdan eşeysiz üremiş hücre ya da canh grubu.
Normal mikroskobik lobüler yapının kaybolması, lifli ve nodüler yozlaşmayla giden karaciğer hastalığı; bir organın süreğen interstisiyel yangısı (kehribar renkte buruşma.)
Öldüren, kıran
Öldüren, yok eden, kıran, öldürücü, öldürücü etki yapan anlamı veren sonek.
Süreğen, müzmin
Süreğen, sürüp giden hastalık.